
Geçtiğimiz yıl İsviçre Devlet Televizyonu SRF’in yayınladığı bir araştırma, aslında bu eşitsizliği gözler önüne serdi. Habere göre, araç sigortalarında göçmen sürücüler ciddi bir ek yük taşıyor. Özellikle Kosova, Kuzey Makedonya ve Türkiye’den gelen genç sürücüler, İsviçreli yaşıtlarına göre %75’e kadar daha fazla prim ödemek zorunda. Portekiz’den gelenler için bile fark %25 civarında. Buna karşılık, İsviçre’nin komşusu Almanya’dan gelen sürücülerde durum bambaşka: Onlar bazen İsviçrelilerden bile düşük prim ödüyorlar.
Bu tablo, “eşitlik” kavramının sigorta sektöründe nasıl farklı işlendiğini açıkça gösteriyor. Sigorta şirketleri kendilerini “istatistik” ile savunuyor: Belirli milliyetlerden gelen sürücüler daha çok kazaya karışıyor, dolayısıyla risk yüksek diyorlar. Ama bireysel düzeyde bakıldığında bu yaklaşım bariz bir haksızlık. Çünkü dikkatli ve kurallara uyan bir göçmen sürücü, sadece pasaportundan dolayı cezalandırılıyor.
Tam da bu noktada, geçtiğimiz günlerde İsviçre Halk Partisi (SVP) yeni bir tartışma başlattı. Parti, sağlık politikası için yayımladığı 28 sayfalık pozisyon belgesinde, son 25 yılda sağlık harcamalarının 40 milyar franktan 94 milyara çıktığını, bunun ekonomiye büyük yük getirdiğini öne sürdü. Çözüm olaraksa göçmenlerden daha fazla katkı payı talep ediyor. Önerilerine göre İsviçre’ye yeni gelen kişiler, ilk beş yıl boyunca en az 2000 franklık sağlık sigortası katkı payı ödemek zorunda olacak. Bugün en düşük katkı payı 300 franktan başlarken, SVP bunu neredeyse yedi kat artırmayı savunuyor. Dahası, göçmenin yaşı ne kadar büyükse, ödemesi gereken asgari katkı payının da o kadar yüksek olması gerektiğini ileri sürüyor.
Bu öneri, aslında sigortadaki eşitsizliğin başka bir alanda yeniden karşımıza çıktığını gösteriyor. Araç sigortasında milliyet farkı üzerinden ayrımcılık yapılırken, şimdi de sağlık sigortasında göçmen kimliği üzerinden ek yük getirilmek isteniyor.
Peki, bu adil mi?
Bu ülkede yaşayan, çalışan, vergi veren, çocuklarını burada büyüten, gündelik hayatın tüm yükünü taşıyan göçmenler neden her defasında daha yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalıyor? Ev kiralarken, restoranda yemek yerken, arabasına sigorta yaptırırken, hastanede tedavi görürken... Göçmenlerin kimliklerinden, geldikleri coğrafyadan dolayı ikinci sınıf muamele görmeleri kabul edilebilir mi?
Zaten son yıllarda İsviçre’de herkesin cebi yanıyor. Ev kiraları uçtu, benzin fiyatları arttı, elektrik ve sağlık sigortası primleri rekor kırdı. Maaşların alım gücü düştü, enflasyon her haneyi zorlamaya başladı. Böyle bir ortamda, göçmenlere yönelik ekstra mali yük getirmek çözüm değil, toplumsal barışı bozan bir ayrımcılık olur.
İsviçrelilerin yapması gereken, herkes için adil ve eşit şartları savunmaktır. Çünkü adalet, yalnızca pasaport taşıyanlar için değil, bu ülkenin refahına katkıda bulunan herkes için geçerli olmalı. Göçmenleri ötekileştirmek yerine, eşit yaşam standartları sunmak İsviçre’nin demokrasi ve hukuk devleti anlayışının da temel bir gereğidir.
Eğer biz bu ülkede yaşıyorsak, çalışıyorsak ve vergimizi ödüyorsak, tek beklentimiz eşit muamele görmektir. Ne araç sigortasında, ne sağlık sigortasında, ne de hayatın herhangi bir alanında ayrımcılık kabul edilemez. Göçmenlerden daha fazla prim isteyen SVP’nin önerisi de, sigorta şirketlerinin milliyet farkı üzerinden uyguladığı yüksek primler de, adalet duygusunu zedeliyor.