Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Yaşamdan kareler
“İsviçre’den Selam” ile sosyal medyada sıcacık bir yolculuk
Sosyal medya ekranında karşımıza çıkan bazı insanlar vardır; enerjisiyle, doğal haliyle, paylaştığı küçük ama etkili detaylarla sizi hemen içine çeker.

@isvicredenselam işte tam da böyle bir profil. Takipçilerine sadece İsviçre’de yaşamdan kareler sunmuyor, aynı zamanda günlük hayatın içinden gerçek bir samimiyetle sesleniyor. Sadece İsviçre’yi tanımakla kalmıyor, aynı zamanda bir göçmen annenin duygu dünyasına, hayvan sevgisine ve üretme tutkusuna da ortak oluyorsunuz.

Bir içerik üreticisi ve bir anne olarak sosyal medyada kendi yolunu bulmuş bu sımsıcak profilin arkasındaki isme mikrofonu uzattık. Pusula Swiss olarak; influencerlığa nasıl başladığını, anneliğin içerik üretimine etkisini, hayvan sevgisini ve sosyal medya sahnesinin görünmeyen yönlerini konuştuk. Keyifli, ilham verici ve içten bir sohbet sizi bekliyor.

Röportaj: Özgür Mumcular

  • Tuba Öztürk kimdir? Kendinizi bize kısaca tanıtır mısınız?

Ben Tuba Öztürk. Ordu doğumluyum. Lise eğitimimi Ünye Anadolu Lisesinde, üniversite eğitimimi ise Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde tamamladım.  Uzun yıllar Türkiye’de Ulaştırma Bakanlığı’nda memur olarak çalıştım. Evliyim, eşim gazeteci. 7 yaşında bir kızımız var. 2 yıl önce Ankara’dan İsviçre’ye göç ettik.  Ailemle yeni bir düzen kurmaya çalışıyoruz.  İsviçre’nin Vaud Kantonu’nda yaşıyoruz. Hayata güzel tarafından bakmaya çalışan, doğayı, hayvanları seven ve küçük detaylarla mutlu olmayı bilen pozitif biri olduğumu söyleyebilirim.   

  • Sosyal medyada ‘isvicredenselam’ olarak tanınıyorsunuz. Peki, içerik üreticiliği serüveniniz nasıl başladı?

İsviçre’ye gelmeden önce burayla ilgili araştırmalar yapıyordum. Nihayetinde bir bilinmeze gelecektim. Bizi neyin beklediğini ve neyle karşılaşacağımız konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Az da olsa bilgi edinmek istedim. Ama yaptığım araştırmalar sonucu aradığımı bulamadım diyebilirim. Çünkü gündelik hayatın gerçeklerinden ya da yaşanan duygu durumundan bahseden pek kimse yoktu. Dolayısıyla Türkiye’deyken böyle bir hesap açmaya karar verdim.  Göçmenlik deneyimimi, öğrendiklerimi ve adı “Gurbet” olan bu serüvenimi insanlarla paylaşmak istedim. Belki bizim yaşadığımız tecrübeler diğer insanlara da ışık tutar diye düşündüm.  Bugün geriye baktığımda doğru bir karar verdiğime inanıyorum. Yaptığım paylaşımların birçok insana dokunduğunu söyleyebilirim.  Bunu geri dönüşlerde, yaptığım soru-cevap etkileşimlerinde görebiliyorum. Burada kocaman bir aile olduğumuzu hissediyorum. Bu hesap sayesinde çok güzel arkadaşlıklar kurdum ve birbirinden değerli insanlar tanıdım. İyi ki varlar.

  • Küçükken hayalinizdeki meslek neydi? Şu an yaptıklarınızla arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

Küçüklüğümde hayalim Türkçe öğretmeni olmaktı. Çok konuşmayı seven biri değilim ama insanlara bir şeyler aktarmayı, bildiklerimi başkalarıyla paylaşmayı seviyorum. Bu şekilde birilerinin hayatına dokunmak ve onların mutlu olduğunu görmek beni mutlu ediyor. Nihayetinde hayat paylaştıkça güzelleşiyor. Şuan yaptığım içerik üretimi ile arasında net bir bağ olduğunu söyleyemeyiz belki ama aldığım teşekkür mesajları bana iyi hissettiriyor.  

  • İçerik üreticiliğini bir meslek olarak görüyor musunuz? Günlük yaşantınızı nasıl etkiliyor?

Günümüz şartlarında içerik üreticiliğine tam olarak bir meslek diyebilir miyiz, emin değilim.  Ama arka planında büyük bir emek ve enerji harcandığını rahatlıkla söyleyebilirim.  Şöyle bir örnek vermem gerekirse bir dakikalık içerik için bazen saatlerce mesai harcıyoruz. Oldukça zaman alan ve motivasyon gerektiren bir iş. Farklı bir bakış açısı sunabilmek için düşünmek gerekiyor.  Haliyle günlük hayatımızı da ister istemez biraz etkiliyor. Bu noktada eşimin desteği ile bu süreci yönetiyorum. Ama bunları birbirinden ayırabiliyor ve dengelemeye çalışıyorum. Tüm hayatım sosyal medya değil elbette.  

  • 7 yaşında çok tatlı bir kızınız var. Bir anne olarak sosyal medyada ailelere yönelik ne tür içerikler hazırlıyorsunuz?

Teşekkür ederim. Evet, her şeyden önce ben bir anneyim ve bir ailem var. İsviçre’de özellikle çocuklara yönelik çok fazla etkinlik oluyor.  Mesela çocukların spora ilgi duyması için birçok organizasyon yapılıyor. Olimpiyat başkenti Lozan da gerçekten bunun hakkını veriyor diyebiliriz. Bu anlamda elimden geldiğince çocuklu ailelerin faydalanabileceği etkinlikleri daha çok duyurmaya özen gösteriyorum. Bunun yanında İsviçre’de yaşayan çocuklarımızın güzel Türkçemizi de unutmamaları adına online çocuk kitapları satışı yapan yayın evlerine destek olmaya çalışıyorum. Bu anlamda sık sık çocuk kitaplarına nasıl ulaşabileceklerine yönelik içerikler de paylaşıyorum. 

  • Annelik ve içerik üreticiliği bir arada nasıl yürüyor? İkisi arasında denge kurmak zor oluyor mu?

Zaman zaman zorlayıcı olabiliyor evet. Bunu dengelemeye çalışıyorum. Ailemle kaliteli zaman geçirmek ilk önceliğim elbette. İkisi farklı roller. Önemli olan bunları bir birine karıştırmamak. 

Annelik bana sabrı ve sevgiyi, içerik üreticiliği ise üretkenliği ve farklı bakış açılarını öğretti. Bir noktada yardımlaşmanın ne kadar değerli olduğunu da hatırlatıyor. Yaptığınız bir paylaşımda aldığınız olumlu dönüşler sizi manevi anlamda besliyor. İnsanların hayatına dokunduğunuzu hissediyorsunuz. Bazen hüznü bazen mutluluğu.  Her şeyin merkezine sevgiyi ve samimiyeti koymaya çalışıyorum. Böylece bu dengeyi kurmak daha kolaylaşıyor. Bu iki rolü keyifle harmanlayabiliyorum artık ve ailemle paylaştığım anlar çok seviliyor. Çünkü direkt hayatın içinden anlık ve samimi anlar oluyor bunlar. Özetle ikisini dengelediğinizde hepsinden keyif alıyorsunuz. 

  • Evde bir de kediniz var. Hayvan sevgisiyle ilgili toplumsal farkındalık oluşturmak ister misiniz?

Kesinlikle evet. Hayvanlar bizim yol arkadaşlarımız. Evimizdeki kedimiz, Lili, hem kızım için hem bizim için çok özel bir dost. Lili’yi paylaştığım zamanlar arka planda patili dostları olan takipçilerimle hemen diyaloğa geçiveriyoruz. “Benimki de bugün şöyle yaptı” falan diye tatlı bir sohbet dönüyor. Kedilerle çok arası olmayan eşim bile eve gelir gelmez onu sevmeye gidiyor. Bunu gerçekten hayvan sahibi olanlar daha iyi anlayabilir. Onların çok güzel masum bir etkisi var hayatımıza.  Özellikle çocukların hayvan sevgisiyle büyümesi, daha duyarlı bireyler olarak yetişmelerine büyük katkı sağladığını düşünüyorum.

  • İsviçre’ye ilk geldiğinizde sizi en çok şaşırtan ya da hayran bırakan şeyler nelerdi?

Her şeyden önce düzen ülkesi diyebilirim İsviçre için. Doğasını zaten anlatmaya kelimeler yetmez bence. Ülkenin her bir yanı kart postal gibi. Sokaklardaki huzur, sakinlik, insanların birbirine olan saygısı ve nezaketleri beni çok etkiledi.  Ayrıca, sade ama çok fonksiyonel bir yaşam tarzı var burada. Her şey yerli yerinde ve planlı, bu da hayatın sorunsuz akmasını sağlıyor. 

  • Sosyal medyada İsviçre’deki yaşamı yansıtma biçiminiz oldukça sıcak ve samimi. Bu özgün tarzı nasıl geliştirdiniz?

Sanırım sırrı şu: Hiçbir zaman kendim olmaktan vazgeçmedim. Zaten yapmacık olmayı, olanı abartmayı ya da olmayanı da var gibi göstermeyi beceremem. Süslü cümlelerin, mükemmel karelerin arkasında sonuçta acısıyla tatlısıyla yaşanan gerçek bir hayat da var. Ben o gerçeği paylaşmayı seçtim. Bazen takipçilerimle dertleştiğimiz zamanlar bile oluyor. Güldüğümüz zamanlarda oluyor üzüldüğümüz zamanlar da.  Aramızdaki bağı da bu samimiyet sayesinde kurdum diye düşünüyorum. Çünkü en başından bu yana rakamlara takılmadım. Çok izlenmek yerine üretmeyi ve faydalı olmayı amaçladım.  Aldığım pozitif dönüşler de bunu doğruluyor diyebilirim. 

  • Hiç olumsuz yorumlar ya da eleştirilerle karşılaştınız mı? Bu tür durumlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Zaman zaman oluyor tabi. Sayfamın hızlı büyüdüğü zamanlar keşfete düşen içeriklerime gelen bazı yorumlara üzülürdüm.  Sonra bunlara takılmamayı öğrendim. Ama bunlar bu işin doğasında var. Saygısızlık yapılmadığı sürece kabul ediyorum. Ve empati kurmaya çalışıyorum. Nihayetinde böyle durumlarda herkes kendi düşüncesini açığa vuruyor. Bazen insanlar yaşadıkları mutsuzluğu size yansıtabiliyor. Eğer eleştiri yapıcısıyla almam gerekeni alıyorum. Ama hakaret ve saygısızlık boyutundaysa direk engelliyorum. Ama öyle insanlarla da karşılaşıyoruz ki kendi kalplerindeki ya da o an yaşadıkları mutsuzluğa sadece sizi ortak etmek için yorumlar yazabiliyorlar. Kısaca kalbimi yoran ve enerjimi düşüren her ne olursa olsun hayatımda yer vermemeyi tercih ediyorum. 

  • Size göre iyi bir içerik üreticisinin olmazsa olmazı nedir? Yeni başlayanlara neler önerirsiniz?

Samimiyet, özgünlük, tutarlılık ve sabır. Taklit etmek yerine kendi yolunu çizenler her zaman bir adım önde olur. 

Yeni başlayanlara önerim ise: Neyi neden hangi amaçla yaptığınızı bilin ve gerçekten sevdiğiniz şeyleri paylaşın. Hırsla ya da kıyasla ilerlemeye çalışmak size keyiften çok stres yükler.  Zamanla zaten doğru kitle sizi bulur ve severek üretmeye devam edersiniz. Ama sabırlı olmak gerekir. Çünkü güzel şeyler zaman alır ve emek ister. 

  • Bir gününüz nasıl geçiyor? İçerik üretmek dışında sizi neler mutlu eder?

Doğada olmak, yeni yerler keşfetmek, kitap okumak, bazen sadece sessizce Leman Gölü'nün kıyılarında oturmak ve müzik dinlemek beni mutlu edebiliyor. Ailemle keyif almaya çalışıyoruz hayattan. Hafta içi sıklıkla kızım, ev, Fransızca dil eğitimim ve içerik üretimi arasındaki geçiyor. Ama fırsat buldukça farklı kantonları ya da farklı bölgeleri ziyaret etmeye çalışıyoruz. Öyle çok büyük organizasyonlara gerek yok benim hayatımda mutlu olmak için. Ailemle kahvelerimizi ve atıştırmalıklarımızı alarak bir ormana gitmek inanın bana birçok şeyden daha çok keyif veriyor ve beni mutlu ediyor. Küçük şeylerle de gerçekten mutlu olabilmeyi bilen biriyim ve sahip olduklarıma her zaman şükrederim.

  • Takipçilerinizden ne tür mesajlar alıyorsunuz? İlginç bir durumla karşılaştığınız oluyor mu? 

Mutlaka oluyor. Hayatın her alanında olduğu gibi burada da ilginç durumlarla karşılaşıyoruz. Mesela komik gelebilir ama en çok aldığım sorulardan biri hava durumu ile alakalı oluyor. Zaman zaman hava durumunu soranlar oluyor takipçilerim arasında. Mesajlara ise elimden geldiğince dönmeye çalışırım. O an yazamıyorsam hemen ses kaydı bile attığım anlar oluyor. Bu da bir anlamda onları ne kadar önemsediğimi gösteriyor. Bazı paylaşımlarımda insanların “bizi anlatıyorsun” demeleri ya da kendi hikâyelerini içtenlikle bana açmaları beni mutlu ediyor. Zaman zaman benim eksik kaldığım yerler de oluyor elbette. Bu durumda takipçilerimden öneriler ve tavsiyeler geliyor hemen. Bu yolu neden yürüdüğümü her defasında yeniden hatırlatıyorlar bana. 

  • Son olarak, deneyimlerinizden yola çıkarak, size ilham duyan gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Her şeyden önce kendilerine inansınlar diyebilirim. Hayalini kurdukları şeyleri gerçekleştirmek için harekete geçmeleri gerekiyor. Önce hedefi belirlemek ve sonra ilerlemek için sabır ve emek lazım. Kalıplara sıkışan bir yerden değil, ya da başkalarının gölgesinden değil, kendi ışığınızda yürümelisiniz. Ve unutmayın: Her küçük adım yeni ve umut dolu bir yol açar. Siz yeter ki niyet edin.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
Yükleniyor
Yükleniyor
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video