
Başlangıçta özgüvenle yürütülen süreç, diplomatik bir fiyaskoya dönüştü
Noel döneminde Donald Trump’ın “The Art of the Deal” kitabını okuyarak hazırlık yapan Keller-Sutter, Nisan ayında ABD Başkanı’nın 31% gümrük vergisi tehdidiyle karşılaştı. Bu oran, İsviçre ile ABD arasındaki ithalat-ihracat verilerinin alışılmadık bir formülle hesaplanmasına dayanıyordu. Keller-Sutter, “Bu, bir artı birin üç etmesi gibi. Bu kadar basit bir hesaplamanın yapılması üzücü.” dedi.
İlk telefon görüşmesinde umut verici bir başlangıç yapıldı. Keller-Sutter, Trump ile doğrudan temasın müzakereler için kapı araladığını söyledi. Kısa süre sonra ABD’li bakanlarla yapılan görüşmelerde gümrük vergisinin %10’a düşürülmesi konusunda anlaşma sağlandı; tek gereken, Trump’ın onayıydı. Ancak günler ve haftalar geçti, onay gelmedi.
1 Ağustos öncesi yapılan ikinci telefon görüşmesi ise felaketle sonuçlandı: Trump, gümrük vergisini %39’a çıkardığını açıkladı. ABD medyasında, Trump’ın Keller-Sutter’ı “fazla öğretici” bulduğu ve bu tavrın hoşuna gitmediği iddiaları yer aldı.
Ardından Keller-Sutter ve Parmelin, Washington’a giderek Beyaz Saray’da randevu talep etti. Ancak yalnızca ABD Dışişleri Bakanı ile görüşebildiler ve ülkeye eli boş döndüler.
Trump’ın stratejisinin, zengin İsviçre’yi baskı altına alarak teklifini sürekli yükseltmeye zorlamak olduğu yorumları yapılıyor. Keller-Sutter ise “Müzakereler her fiyat pahasına yapılmaz.” diyerek hem kararlılık hem de çaresizlik mesajı verdi.