
İdari gözaltının amacı ceza vermek değil, kişinin ülkeden ayrılmasını sağlamak. Bu nedenle koşulların cezai cezaevlerinden açıkça farklı olması gerekiyor. Fakat uygulamada bu farkların yeterince belirgin olmadığı ifade ediliyor.
“Görünüş bile bir hapishaneyi andırıyor”
Gözlemevi direktörü Lars Scheppach, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Neredeyse tüm sınır dışı merkezleri eski cezaevlerinden dönüştürülmüş durumda. Yüksek duvarlar, parmaklıklar ve dikenli tellerle çevrili bu yerler görsel olarak da cezalandırma izlenimi yaratıyor.”
Ayrıca bazı kantonlarda gözaltındaki kişilerin hücreye kapatılma sürelerinin orantısız derecede uzun olduğu da belirtiliyor.
“Suçlu değillerse daha özgür olmalılar”
Gözlemevi, idari gözaltındaki kişilerin mümkün olduğunca serbest hareket edebilmeleri ve iş, etkinlik gibi meşguliyet imkânlarının sağlanması gerektiğini vurguluyor. Çünkü bu kişiler suç işlemiş değil; yalnızca sınır dışı edilmeyi bekliyorlar.
Kantonlar: “İyileştirme var ama bütçe kısıtlı”
Kantonların adalet ve polis direktörleri konferansı (KKJPD), SRF’ye yaptığı yazılı açıklamada: “Yıllardır cezai tutukluluk ile idari gözetimi birbirinden ayırmaya çalışıyoruz. Ancak bunun tamamen ve anında uygulanması lojistik olarak mümkün değil ve aşırı maliyetli olur.”
Uygulamada kanton farkı büyük
Eleştiriler sadece koşullarla sınırlı değil. İdari gözaltının süresi ve uygulanma sıklığı, kantondan kantona büyük farklılık gösteriyor. Bu durum da anayasal eşitlik ilkesine aykırı olarak değerlendiriliyor.
Gözlemevi direktörü Scheppach: “Benzer durumdaki vakalar, hangi kantonda olduklarına göre farklı değerlendiriliyor. Bu, İsviçre Anayasası’ndaki hukuki eşitlik ilkesine açıkça ters düşüyor.”
KKJPD ise bu farklılıkların federal sistemin doğal sonucu olduğunu belirtiyor ve uygulamaların hâlâ kabul edilebilir sınırlar içinde olduğunu savunuyor.