
15 Haziran 2025 Pazar günü Kudüs'te sirenlerin çalmasıyla birlikte birçok İsrailli hızla sığınaklara yöneldi. İran kaynaklı roket saldırısının ardından başkentte korku hâkimdi.
İran’ın sabah saatlerinde gerçekleştirdiği füze saldırısı, İsrail genelinde güvenlik endişesini artırdı. Özellikle sığınakların ağır füze saldırılarına karşı yetersiz olduğu yönündeki haberlerin ardından, kamuoyunda hükümete yönelik eleştiriler yükseldi.
İsrail sivil savunma biriminin ilk incelemesine göre, pazartesi günü Tel Aviv’de bir binaya isabet eden balistik füze, güçlendirilmiş bir sığınağın duvarını delerek içeri girdi. Bu olayda 3 kişi sığınakta hayatını kaybederken, bir kişi de patlamanın etkisiyle yakınlardaki bir yapıya savrularak yaşamını yitirdi.
Kurtarma ekipleri, enkaz altında mahsur kalanlar olabileceği ihtimaliyle hızla olay yerine yönlendirildi.
Bu gelişme, İsrail'deki sığınak sisteminin yeterliliğini bir kez daha gündeme taşıdı. Mevcut yapıların çoğunun ağır saldırılara karşı dayanıksız olduğu yönündeki raporlar halkta büyük tedirginlik yarattı.
Tel Aviv’de halkın yarısı güvensiz binalarda yaşıyor
İsrail Hayom gazetesi, İç Cephe Komutanlığı’nın verilerine dayanarak, Tel Aviv’deki nüfusun yaklaşık yüzde 40’ının standartlara uygun sığınaklara sahip olmayan binalarda yaşadığını aktardı. Kentteki birçok eski yapının da gerekli koruyucu altyapıdan yoksun olduğu belirtildi.
Tel Aviv ve Hayfa’da sığınak eksikliği, İran saldırılarının yoğunlaşmasıyla birlikte daha da kritik bir sorun haline geldi. Bazı başkent sakinleri, kendi binalarında sığınak olmadığını, komşularının ise kapılarını kendilerine kapattığını dile getirdi.
Bu tablo, İran askeri sözcüsünün “sığınaklar artık güvenli değil” açıklaması ve İsrail halkına “tüm toprakları terk etme” çağrısı ile daha da vahim bir hal aldı.
İsrail'de 1951 yılında yürürlüğe giren Sivil Savunma Yasası, her konut ve işyerinde sığınak bulunmasını şart koşsa da, birden fazla binanın ortak bir sığınağı paylaşması da yasal çerçevede mümkün.
Arap bölgelerinde sığınak yetersizliği daha ciddi
1949’daki Yeşil Hat sınırları içinde bulunan Arap topluluklarının da füze saldırılarına karşı korumasız kaldığı ifade ediliyor. Bu durum, uzun süredir devletin bu bölgelere yeterli yatırım yapmamasına bağlanıyor.
Arap yerleşimlerinin çoğunun “açık alan” olarak tanımlanması, olağanüstü durumlarda bu bölgelerin aktif koruma dışında kalmasına neden oluyor. Aynı zamanda, bazı Arap vatandaşların İç Cephe Komutanlığı'nın talimatlarını dikkate almaması, acil müdahalelerde zorluklara yol açıyor.
Geçtiğimiz cumartesi günü İran’dan fırlatılan bir füze Tamra kentindeki bir binaya isabet etti. Saldırıda 4 kişi yaşamını yitirirken, çok sayıda kişi de yaralandı.
Tamra Belediye Başkanı Musa Abu Rumi, kentin yalnızca yüzde 40’ının güvenli odalara veya sığınaklara erişimi olduğunu belirtti. Ayrıca, Tamra’da diğer İsrail şehirlerinde olduğu gibi kamuya açık sığınakların bulunmadığını vurguladı.
Saldırıların ardından belediye, kendini evinde güvende hissetmeyenler için bazı okulları geçici sığınak haline getirdi.
Dünya genelinde sığınak standartları değişiyor
Sığınaklarla ilgili küresel ölçekte ortak bir standart bulunmuyor. Her ülke, karşı karşıya olduğu tehditler, ekonomik gücü ve altyapı durumu doğrultusunda kendi sistemini oluşturuyor.
Çatışma bölgelerinde, örneğin İran, Lübnan ve Yemen'de, özel sığınaklar yerine metro istasyonları ya da okullar geçici koruma alanı olarak kullanılıyor.
Sığınakların kapasite, tasarım ve yerleşim şekli ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Örneğin İsviçre, tamamı nüfusunu barındırabilecek kapasitede 370 binin üzerinde nükleer sığınağa sahip.
Çekya’da Prag yakınlarında, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler ile Çekoslovakya tarafından inşa edilen gizli nükleer sığınaklardan biri bulunuyor.
Dünyanın en büyük yer altı sığınağı olan Oppidum ise modern savunma sistemleri, yüzme havuzu ve helikopter pisti gibi unsurlarla yeniden tasarlandı.