
Artan jeopolitik gerilimler ve küresel ticaretin parçalanması, merkez bankalarının altın, Euro ve Çin yuanı gibi varlıklara yönelmesine neden oluyor.
Resmi Para ve Finansal Kurumlar Forumu (OMFIF) tarafından yayımlanması beklenen ve 5 trilyon dolarlık rezervi yöneten kurumların görüşlerini içeren rapora göre, merkez bankalarının üçte biri önümüzdeki bir ila iki yıl içinde altın alımlarını artırmayı planlıyor. Bu oran son beş yılın en yüksek düzeyinde.
Altın yeniden güvenli liman oldu
Mart ve Mayıs ayları arasında 75 merkez bankasıyla yapılan anket, 2 Nisan’da ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı “Kurtuluş Günü tarifeleri” sonrası finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmanın etkilerini net biçimde ortaya koydu. Bu kararın ardından dolar ve ABD tahvillerinden çıkışlar yaşandı.
Raporda, merkez bankalarının zaten rekor düzeyde altın alımı yaptığına dikkat çekilirken, önümüzdeki 10 yıl içinde bankaların yüzde 40’ının altın rezervlerini artırmayı hedeflediği belirtildi.
Dolar kan kaybediyor, Euro ve Yuan öne çıkıyor
Geçtiğimiz yıl merkez bankalarının en çok tercih ettiği para birimi olan Amerikan doları, bu yıl yedinci sıraya kadar geriledi. Katılımcıların yüzde 70’i, ABD’deki siyasi ortamın dolara yönelik ilgiyi azalttığını ifade etti. Bu oran geçen yılın iki katı.
Ankete göre, kısa vadede Euro rezervlerini artırmayı planlayan merkez bankalarının oranı yüzde 16’ya çıktı. Bu oran geçtiğimiz yıl sadece yüzde 7’ydi. Euro’nun ardından en çok ilgi gören para birimi ise Çin yuanı oldu.
Uzun vadeli projeksiyonlarda ise yuan öne çıkıyor. Katılımcıların yüzde 30’u önümüzdeki on yıl içinde yuan rezervlerini artırmayı planlıyor. Bu durumda yuanın küresel rezervlerdeki payının üç kat artarak yüzde 6’ya ulaşması bekleniyor.
Euro yeniden güç kazanıyor
Reuters’a konuşan bazı merkez bankası yetkilileri, Euro’nun 2011’deki borç krizi sonrası kaybettiği rezerv payını önümüzdeki on yılda telafi edebileceğini belirtiyor. Bu da Euro’nun rezervlerdeki payının yüzde 20’den yüzde 25’e çıkması anlamına geliyor.
UBS Varlık Yönetimi’nden Max Castelli’ye göre, Trump’ın “Kurtuluş Günü” tarifeleri sonrası birçok rezerv yöneticisi doların güvenli liman rolünü sorgulamaya başladı. Castelli, bu seviyede bir güvensizliğin 2008 krizinde bile yaşanmadığını belirtti.
OMFIF'in tahminine göre, 2035 yılına kadar doların küresel rezervlerdeki payı yüzde 58'den yüzde 52'ye düşebilir. Dolar liderliğini koruyacak olsa da, bu kayıp önemli bir gerilemeyi ifade ediyor.
Doların geleceği siyasi risklerle gölgelendi
Harvard Üniversitesi’nden Kenneth Rogoff’a göre, Euro’nun rezervlerdeki payındaki artışın nedeni Avrupa’ya duyulan güven değil, doların güç kaybetmesi. Ancak Avrupa’nın rezervlerdeki ağırlığını artırması için tahvil arzını çoğaltması ve sermaye piyasalarını birleştirmesi gerekiyor. ECB Başkanı Christine Lagarde da Euro’nun rezerv para olarak güçlendirilmesi için adımlar atılması gerektiğini vurgulamıştı.
HSBC'den Bernard Altschuler, Euro’nun şu anda rezerv politikalarını en fazla etkileyebilecek tek alternatif olduğunu ifade ederek, gerekli reformların yapılması durumunda rezerv payının birkaç yıl içinde yüzde 25’e çıkabileceğini dile getirdi.
Yuan hâlâ bazı engellerle karşı karşıya
Çin yuanı ise sermaye kontrolleri nedeniyle hâlâ sınırlı bir çekiciliğe sahip. Avrupa Birliği ise daha büyük bir ekonomi ve daha entegre bir sermaye piyasasına sahip olduğu için Euro’nun cazibesi artıyor.
AB’nin savunma harcamalarını artırması, ortak borçlanma projelerine ağırlık vermesi ve Almanya'nın öncülük ettiği ekonomik entegrasyon girişimleri, Euro’nun rezervlerdeki gücünü artırma potansiyelini destekliyor.
OMFIF’in emeklilik fonları ve egemen servet fonlarıyla yaptığı ayrı araştırmalarda Almanya, gelişmiş ülkeler arasında en cazip yatırım merkezi olarak öne çıkıyor.
Reformlar olursa Euro zirveye tırmanabilir
UBS’ten Castelli, rezerv yöneticilerinin Euro’ya yönelik ilgisinin arttığını vurgularken, ECB’nin kriz dönemindeki deneyimlerinin bu güveni pekiştirdiğini belirtti. ECB’nin eski yöneticilerinden Francesco Papadia da iki yıl gibi kısa sürede Euro’nun rezerv payının yüzde 25’e ulaşabileceğini savundu.
Bruegel düşünce kuruluşundan Papadia, merkez bankalarının artık Euro’ya daha olumlu yaklaştığını söylerken, Çin Merkez Bankası’nın eski başkanı Zhou Xiaochuan da Euro’nun rezerv para rolünde büyüme potansiyeli olduğunu kabul etti. Ancak bunun için Avrupa’nın daha fazla reform yapması gerektiğini de ekledi.