Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
AB’de Putin krizi
Avrupa’da tartışma: Putin Budapeşte zirvesine katılabilecek mi?
ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz perşembe günü yaptıkları telefon görüşmesinde Ukrayna’daki savaşa son vermeye yönelik olası bir adımı değerlendirmek için Macaristan’ın başkentinde yüz yüze görüşme konusunda prensipte anlaştılar.

Ancak bu görüşmenin gerçekten gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz net değil. Buna rağmen, olası zirve haberi bile Avrupa başkentlerinde büyük yankı uyandırdı. Çünkü bu buluşma, Putin’in 2020’nin başlarından bu yana Avrupa Birliği topraklarına yapacağı ilk ziyaret olabilir ve Batı’nın onu uluslararası arenada izole etme çabalarına ciddi bir darbe vurabilir.

Tüm bu jeopolitik hesapların ve diplomatik hazırlıkların ötesinde kritik bir soru gündeme geldi: Putin gerçekten AB’ye adım atabilir mi?
Bu sorunun yanıtı, hem AB yaptırımları hem de Lahey merkezli Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) hakkında çıkardığı tutuklama emri dikkate alınarak değerlendirilmeli.

AB yaptırımlarının gölgesinde bir ziyaret

Rusya ordusunun Ukrayna’yı işgal ettiği 2022 yılı başında, Avrupa Birliği Kremlin’e karşı çok sayıda yaptırım paketini yürürlüğe koydu.
Bu kapsamda, işgalin planlanmasında ve yürütülmesinde rol alan yüzlerce üst düzey Rus yetkili kara listeye alındı. Yaptırım listesine giren isimlere seyahat yasağı getirildi ve mal varlıkları donduruldu.

Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da yaptırım kapsamına dahil edildi; ancak onlara yalnızca mal varlıklarının dondurulması yönünde sınırlı bir önlem uygulandı. Seyahat yasağı getirilmemesinin nedeni, asgari diplomatik temasların sürdürülebilmesiydi.

AB’nin o dönemki Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Putin’in AB tarafından doğrudan yaptırım uygulanan üçüncü devlet lideri olduğunu belirtmişti. Ondan önce Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad listeye alınmıştı.

Bu durum teoride Putin’in Macaristan’a uçmasına izin verilebileceği anlamına geliyor. Ancak önünde daha büyük bir engel var: Avrupa Birliği hava sahası Rus uçaklarına kapalı.

Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı’na (EASA) göre yasak, Rusya’da kayıtlı ya da Rus kişi veya kurumların sahibi olduğu tüm uçakları kapsıyor. İstisnalar yalnızca acil durumlar veya insani amaçlarla yapılan uçuşlar için geçerli.

Geçen yıl, Dışişleri Bakanı Lavrov’un AGİT toplantısı için Malta’ya gitmesi bu nedenle büyük diplomatik karmaşa yaratmış, Lavrov Avrupa hava sahasından kaçınmak için 7 saatlik bir rota değişikliğine gitmek zorunda kalmıştı.

Putin için de benzer bir durum geçerli olabilir. Olası iki seçenek öne çıkıyor:

  1. Batı Balkanlar üzerinden AB aday ülkelerini aşarak Macaristan’a ulaşmak,
  2. Ya da Polonya ve Slovakya üzerinden geçmek için AB’den özel bir muafiyet almak.

Polonya’nın izin vermesi düşük ihtimal olarak görülüyor, ancak Slovakya üzerinden geçişin daha olası olduğu değerlendiriliyor.

Bir diğer ihtimal ise Putin’in Karadeniz üzerinden Romanya’ya geçmesi. Ancak Romanya, Kiev’in güçlü müttefiki ve NATO birliklerine ev sahipliği yapan bir ülke olduğu için bu güzergâh da riskli.

Avrupa Komisyonu, Ukrayna’da kalıcı barışa yönelik her girişimi memnuniyetle karşıladığını açıklasa da, zirveye kolaylık sağlama yönünde bir taahhütte bulunmadı.

UCM tutuklama emri: Hukuki engel

Putin’in Avrupa’ya girişinin önündeki bir diğer ciddi engel, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından çıkarılan tutuklama emri.

UCM, Putin ve Rusya Çocuk Hakları Komiseri Maria Lvova-Belova’yı, işgal altındaki bölgelerden Ukraynalı çocukları zorla Rusya’ya götürmekle suçluyor. Bu eylemler savaş suçu olarak değerlendiriliyor.

Ne Rusya ne de ABD, UCM’nin yargı yetkisini tanımıyor. Kremlin ise buna misilleme olarak mahkemenin başsavcısı hakkında kendi tutuklama emrini çıkarmıştı.

Ancak AB üyesi ülkelerin tamamı Roma Statüsü’ne taraf, dolayısıyla UCM kararlarını uygulamakla yükümlü.

Bu noktada Macaristan’ın tavrı belirleyici olacak. Budapeşte yönetimi, geçtiğimiz aylarda UCM’den çekilme niyetini açıklayarak Avrupa’da tepki çekmişti. Fakat çekilme süreci Haziran 2026’da yürürlüğe gireceği için o tarihe kadar Macaristan, mahkemenin yükümlülüklerine bağlı kalmak zorunda.

UCM sözcüsü Euronews’e yaptığı açıklamada, “Bir devletin çekilme kararı yürürlüğe girmeden önce mahkemenin ele aldığı davaları etkilemez,” dedi.

Diplomatik dokunulmazlık ve gerçekler

UCM kararlarının en zayıf noktası, doğrudan bir yaptırım mekanizmasının olmaması. Tutuklama emirlerinin uygulanması tamamen devletlerin siyasi iradesine bağlı.

Geçen yıl, UCM’ye taraf olan Moğolistan, Putin’i resmi bir ziyaretle ağırlamış, ancak hiçbir adım atmaması Avrupa’da tepkiyle karşılanmıştı. Benzer bir durum bu yıl Macaristan’ın Netanyahu’yu tutuklamadan ağırlaması sırasında da yaşandı.

Bir AB diplomatı, “Eğer Putin Budapeşte’ye giderse, teoride tutuklanması gerekir. Ama Macaristan’ın bunu yapmaması kimse için sürpriz olmaz,” değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası hukukta Roma Statüsü’nün 27. maddesi, devlet başkanlarının da yargılanabileceğini açıkça belirtse de, 98. madde taraf olmayan ülkelerin dokunulmazlığını koruyan bir boşluk yaratıyor.

Lahey Uluslararası Adalet Enstitüsü Başkan Yardımcısı Mahmoud Abuwasel, bu konuda “Eğer bir ülkenin iç hukukunda devlet başkanlarının dokunulmazlığı varsa, o ülke UCM kararını uygulamayabilir. Ancak bu kararı tek başına veremez; mahkemeye danışması gerekir,” açıklamasında bulundu.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video